Menü

ADS

28 Eylül 2014 Pazar

Atasözü hikayeleri, atasözü hikaye örnekleri

Atasözü hikayeleri, atasözü hikaye örnekleri

ÖRNEK ATASÖZLERİMİZ

Lafla peynir gemisi yürümez ; 
Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş
Vermeyince Mabud, Neylesin Sultan Mahmut 
Yanlış hesap bağdattan döner
PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALAR
ATI ALAN ÜSKÜDARI GEÇTİ

Lafla peynir gemisi yürümez ;
 Sadece konuşmak, dayanağı, aslı astarı olmadan gerçekleştirilemeyecek sözler vermek anlamında kullanılan bir deyimdir. hikayesi ise şöyledir;
Rivayete göre bir zamanlar İsatnbul’da, Edirneli Aksi Yusuf adında bir peynir tüccarı var imiş. Madrabaz ve cimri birisi olup Trakya’dan getirttiği peynirleri İstanbul’da satar, artanını da deniz yoluyla İzmir’e gönderirmiş. İzmir’de peynir fiyatları yükseldikçe elinde ne kadar mal varsa gemilere yükletir ama navlunu peşin vermek istemeyerek, kaptanları yalanlarıyla oyalar durur, “Hele peynirler sağ salim varsın,  istediğin parayı fazlafazla veririm,” diye vaatlerde bulunurmuş. Birkaç kez aldanan tüccar gemi kaptanlarından birisi, yine İzmir’e doğru yola çıkmak üzere iken diklenmiş:
-Efendi tayfalarıma para ödeyeceğim. Geminin kalkması için masarifim var. Navlunu peşin ödemezsen Sarayburnu’nu bile dönmem.
Aksi Yusuf her zamanki gibi,
-Hele peynirler salimen varsın… demeye başlar başlamaz gemici.
-Efendi, lafla peynir gemisi yürümez. Buna kömür lazım, yağ lazım.
Aksi Yusuf parayı ödemiş. O gün akşama kadar şu bir tek cümleyi sayıklayıp durmuş.
-Lafla peynir gemisi yürümez .vee deyim günümüze kadar ulaşmış

Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş atasözünün çıkış hikayesi. Tencere yuvarlandı, kapağını buldu ne demek ;
Bir zamanlar Şenn adında çok zeki ve bilgili bir adam yaşamaktaydı.Bu adam bir gün kendisi gibi bilgin ve akıllı bir kız bulup evlenmek için atına atlayıp yola çıktı.Yolda bir adama rasladı.Adam köyüne gidiyordu.Şenn de adama katılıp birlikte yolculuk etmeye başladılar.
Şenn adama sordu:
“Ben mi seni yükleneyim, yoksa sen mi beni yüklenirsin?”
Adam, “Bu nasıl söz?İkimiz de atlıyken birbirimizi nasıl yükleniriz?”diye yanıt verdi.
Biraz ilerleyip köye yaklaştıklarında, Şenn biçilmiş ekinleri görünce tekrar sordu:
“Bu ekinler yenmiş mi yenmemiş mi?” Adam iyice sinirlendi:
“Be cahil adam! Ekini saplarıyla görüyorsun da yenip yenmediğini mi soruyorsun?”
Köye varınca da bir cenazeye rastladılar. Şenn yine sordu:
“Bu tabutun içindeki ölü mü, yoksa diri mi?”
Adam öfkeyle yüzünü çevirdi ve”Senin gibi tuhaf ve cahil bir adam görmedim!”diye çıkıştı.
Adamcağız, sorularına bir anlam veremediği bu yol arkadaşını o gün evinde konuk etti.Evde Tabaka adında bir kızı vardı.Kız babasına konuğun kim olduğunu sordu.Adam da onun kendisine sorduğu aptalca soruları sıraladı ve pek tuhaf bir adam olduğunu söyledi.Fakat kız “Baba, o adam tuhaf değil” dedi.”Birinci sorusu,’Ben mi söze başlayayım sen mi?’ demektir.İkincisi, ‘Ekin sahipleri onun parasını yemişler mi acaba?’, üçüncüsü de,’Acaba bu ölü kendi adını yaşatacak evlat bırakmış mıdır?’ demektir.
Bunun üzerine adam, Şenn’in yanına dönüp soruların yanıtını aktardı.Şenn ise, “Bu sözler senin değil.Sahibini açıklar mısın?”deyince, adam kendi kızı olduğunu söyledi.
Şenn , “Ben işte böyle bir kız arıyordum” diyerek onunla evlenmek istedi.
Anne babasının da rızasıyla Tabaka ile evlenen Şenn, kızı alıp ailesine götürdü.Çevre halkı da bu evlilik karşısında, “Vafeka şenn tabaka”, yani “Kap kapağına uygun düştü” dediler.Çünkü “Şenn” su kabı, “Tabaka” ise kapak anlamındadır.Türkçe’mizde ise bu söz, “Tencere yuvarlandı, kapağını buldu” atasözüne dönüşmüştür.

Vermezse mabud, neylesin mahmut hikayesi, vermezse mabud, neylesin sultan mahmut atasözünün anlamı.
Derler ki, Sultan Mahmut’lardan birine kısmeti bağlı bir adamdan söz etmişler. Sultan adamı bir de kendisi denemek istemiş.
Bir koca tepsi baklava yaptırmış. Üst tabakadan başka tepsinin her tarafına görünmeyecek şekilde altın dizdirmiş. adamını gönderip ona tepsiyi birinin bir adağı diyerek kısmetsiz şahsa vermesini ve şahsı takip etmesini emretmiş.
Adamımız tepsiyi almış. Yolda bir tanıdığına rastlamış. İkisinin de olaydan haberi yok. Adamımız hikayeyi anlatınca, “senin,” demiş  tanıdığı gerçek bir hayırseverlik duygusuyla, “baklavadan çok paraya ihtiyacın var. al şu iki altını, sat tepsiyi bana.” Teklif adamımızın da işine gelmiş ve tepsiyi satmış.
Sultan hikayeyi duyunca “fesüphanallah!” demiş. Adamına adamımızın her gün geçtiği köprünün her gün geçtiği tarafına o gelmeden hemen önce altın dizmesini ve kenara çekilip izlemesini emretmiş.
Adamımız köprüye gelince “ya,” demiş, “hep aynı taraftan geçiyorum, bu gün de diğer taraftan geçeyim, bir değişiklik olsun,” demiş.
Sultan hikayeyi duyunca, “ya hazreti pir!” demiş. Adamımızı yaka paça beylik arazilerden birine getirmelerini emretmiş. Getirmişler. Adam korkudan tir tir titrerken ona bir kasnak verilmesini emretmiş ve adamımıza, “bu kasnağı atabildiğin kadar uzağa atacaksın. En son durduğu yere kadar olan arazi senin olacak,” demiş.
Adamımız kasnağı savurmuş. Kasnak havada bir yay çizip gelmiş ayaklarının dibinde durmuş.
Sultan “ya malik el mülk!” diye haykırmış, “getirin onu!” doğruca hazineye gitmiş. Adama bir kürek verilmesini emretmiş. “Küreği daldır, ne gelirse senindir.” Adam korku ve heyecandan küreği ters daldırmış ve gele gele bir metelik gelmiş.
Sultan “kısmeti bağlı” olmanın ne demek olduğunu anlamış böylece.
Raviyan-ı ahbar, nakilan-ı esrar zikr idürler kim vermeyince mabut, neylesin Sultan Mahmut meselini dahi şol sultan irad buyurmuştur


Yanlış hesap bağdattan döner hikayesi.
Yanlış hesap bağdattan döner kompozisyon adlı atasözünün hikayesini siz değerli ziyaretçilerimiz ile paylaşacağız.
İstanbul kapalı çarşıya kervanlar gelir.Tüccarların siparişleri kumaş,kürk,baharat neyse dağıtılır.Daha sonra tüccarlardan paraları tahsil edilirmiş.
Yine bir alış veriş sonrasında, tüccarın biri hesap yaparken dört işlem hilleri ile kervancıyı 400-500 altın içerde bırakır.
Hesaptaki yanlışlığı anlayamayan kervancı Bağdat –Hicaz ve Mısıra seferine çıkar.
Tüccarda, şimdi bu Mısırdan altı-yedi ayda zor döner.bende bu parayı işletirim. diye düşünür.
Kervancı yol uzun ,zaman bol bütün hesapları tekrar tekrar inceler.
Tüccarın yaptığı hileyi anlar.Kervan Bağdat’a girmek üzereyken,kervanı oğlu vv güvendiği bir kişiye emnet eder,
-Siz beni Bağdatta bekleyin. der.
İyi bir Arap atı alıp dört nala İstanbula dönmeye başlar.
Yolda, bu adam bu parayı hemen öyle vermez diye düşünüp bir plan kurar.İstanbuldaki dostlarında plan için yardım ister.
Ertesi gün tüccarın dükkanına iki kadın gelir.
Tüccara ,
-Sorup soruşturduk bu civarda en dürüst ,en güvenilir kişi sizmişsiniz.Biz Hicaza gideceğiz.Size bu iki çantayı emanet etmek istiyoruz.derler.
Çantaları açıp tüccara gösterirler.Çantaların için inci.altın,pırlanta envayi çeşit müccevher.
-Olurda gelemezsek bunlar size helali hoş olsun.bize bir dua okutur,belki bir hayrat yaptırırsın.derler.
Bunları duyan tüccar sevinçten uçar.Kadınları hürmet ,ziyafet.
Bu sırada kervancı içeri girer,
Bunu gören tüccar ,daha kervancı lafa başlamadan ,
-Yahu hoşgeldin.bizim hesapta bir yanlışlık olmuş .paralarını ayırdım.Çocuklarada tenbihledim,eğer ölürsem kervancının parasının mutlaka verin.Ben kul hakkı yemem kardeşim. der.
Parayı hemen verir.
Bu sırada kadınlar, –Biz bu sene gitmekten vazgeçtik .Kısmetse seneye !.deyip dükkan
çıkarlar.
Oyuna geldiğini anlayan tüccar ,kervancıının peşinden koşup ,
-Hani sen Mısır’a gidecektin .yaktın beni! Diye bağırır.
Atına binen kervancı,
-Yanlış hesap adamı Bağdattan döndürür der ve yoluna gider.


PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALAR FIKRASI
Bir gün Nasrettin Hoca pazara giderken çocuklar etrafını almışlar. Hepsi birer düdük ısmarlamış, ama para veren olmamış.
Hoca çocukların tümüne olumlu cevap vermiş:
- Peki, olur…
Çocuklardan yalnız biri, elinde para olduğu halde, Hoca’ya şunları söylemiş:
- Şu parayla bana bir düdük getirir misin ?
Hoca akşama doğru pazardan dönmüş. Yolunu bekleyen çocuklar hemen
Hoca’nın etrafını sararak  düdüklerini istemişler.
Nasrettin Hoca, cebinden bir düdük çıkarıp kendisine para veren çocuğa uzatmış.
Ötekileri bağırmaya başlamışlar:
- Ya bizim düdükler nerede ?
Hoca’nın cevabı kısa ve anlamlı olmuş:
- Parayı veren düdüğü çalar


ATI ALAN ÜSKÜDARI GEÇTİ ATASÖZÜNÜNANLAMI VE HİKAYESİ
Zamanında Bolu beyine baş kaldıran Köroğlu’nun dillerde yağız mı yağız atı çalınır.bütün civarı arar tarar yok.bir kimse birde İstanbul’daki pazarları dolaş der.İstanbulda pazarları dolaşırken atına rastlar.
Pazar sahibine şu ata bir bineyim hele der.pazarcıda buyur der .
Eski sahibinin kokusunu alan at şahlanıp,dört nala ordan uzaklaşır.
Dövünen pazarcıya  ihtiyarın biri gelip ,
Ah evlat! Atı alan üsküdarı geçti.

O Köroğluydu ,atın gerçek sahibi1
,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder