1.MASAL:
EN GÜÇLÜ KİM?
Çilbik adında bir çocuk varmış. Saçları fırça gibi,
yanakları çilli, gözleri kara, elleri çatlak çatlak yara…Üstü başı kirli
gezermiş ama her şeyi çok merak edermiş.
Günlerden bir kış günü, hava
çok soğuk... Çilbik tek katlı evlerinden dışarı çıkmış. Evin önünde göl… Sular
buz... Bir dana buzun üstünde... “Hey, düşersin!” demeye kalmadan dana kayıp
düşmüş.
Bizim Çilbik, danayı kaldırıp
kıyıya çekmiş, buzun üstüne çıkıp onunla alay etmiş:
“Sevgili buz kardeş, bu ne hırs,
bu ne hava, en güçlü sen misin dünyada?”
Buz, anında Çilbik’in ayağını
kaydırmış, tepe taklak onu yere yuvarlamış. Çilbik şaşırmış, buz soğuk soğuk
cevap ulaştırmış:
“ Eğer o kadar güçlü olsaydım üstüme buzdan bir ev kurardım, serin serin
içinde yatardım. Güneş beni eritebilir miydi? ”
Çilbik, meraklı bir biçimde yüzünü güneşe
dönmüş:
Güneş keskin ışıklarıyla Çilbik’in gözlerini
kamaştırmış, alaylı bir sesle onu cevaplamış:
“Eğer öyle olsaydı ocak
yakardım, bulutların önünü kapatır, kışı kapıdan kovardım!”
Çilbik, bu kez bulutlara dönmüş: “Sevgili Bulut
Abla, en güçlü sen misin bu dünyada?”
Bulutlar şakırdayıp gümbürdemiş. Çilbik korkudan
sinmiş: “Kızma be abla! Sana ne yaptım ki?”
Bulut: “Kızmıyorum.” diye karşılık vermiş. “Biraz aklını
kullan! Dediğin doğru olsaydı
küçücük yağmur damlaları beni çözüp
dağıtabilir miydi?”
Çilbik, yağmur tanelerini küçümsemiş: “Ah, o mu
herkesten güçlü olacak be ablacık?” Yağmur, Çilbik’in yüzünü ıslatıp kirleri
aşağı akıtmış, Bulut Abla cevap vermeden kendisi söze karışmış:
“Öyle değil işte! Öyle
olsaydım yere düşer düşmez toprak beni emebilir miydi?”
Çilbik bakmış ki her şey sandığından daha başka. Bu
kez toprağa eğilmiş:
“Toprak Ana,” demiş.
“Şimdi anladım. Senden
daha güçlü yok bu dünyada!”
Toprak Ana şöyle bir dalgalanmış, anında bizim
Çilbik sarsılıp yere yuvarlanmış. Toprak Ana hemen kulağına fısıldamış:
“Öyle olsaydı eğer
benim üstüme ekin ekebilir miydin, minik ekinler beni delip dışarı çıkabilir
miydi?”
Çilbik, sabırsızca baharı beklemiş. Bahar gelir
gelmez ekinlere koşmuş “Ekin kardeş, senden daha güçlüsü yok mu bu
dünyada?”
“Öyle olsaydı beni
biçebilir miydin, koyunlar beni yiyebilir miydi?”
Ekinler rüzgârla dalgalanmış, sesini Çilbik’e
ulaştırmış:
İÇilbik, çaresiz koyunlara gitmiş. Koyunların
yünleri saçak saçak, kimi renkli, kimi
kıvırcık:
“Sevgili Koyun Hala, sizden daha güçlüsü yok mu bu dünyada?”
Koyunlar melemiş, biri kenarda yatan köpeği
göstermiş:
“Biz çok güçlü olsaydık
onunla bizi çekip çevirebilir miydin? Yünlerimizi kırpıp
kumaş yapabilir
miydin?”
Çilbik, köpeğe koşmuş: “Sevgili Köpek Amca, senden daha güçlüsü yokmuş bu dünyada!”
Köpek ağzını bir karış açıp esnemiş, kuyruğu ile
sivrisinekleri göstermiş:
“Ah Çilbik oğul ah,
öyle olsaydı bir sivrisinek bile beni deli ederken senin emrine girer miydim?”
Çilbik’in aklı şaşmış, sivrisineği aramış.
Sivrisinek vızz o yana, vızz bu yana uçmuş.
Çilbik’in kirli yüzüne konmuş. Kıkır kıkır gülüp
burnuna iğnesini sokmuş:
Çilbik bir şaplak savurmuş:
“Ey sivrisinek! Söyle bakalım, en güçlü sen misin yoksa?”
Sivrisinek kaçıp dala konmuş, Çilbik’e nanik yapıp:
“Öyle olsaydı beni kovabilir miydin?” demiş.
“Daha kendini bile tanımıyorsun, bir de kirli pasaklı geziyorsun!”
“Hiç de değil!”
Sivrisinek alayla vızıldamış:
“Öyle, öyle işte!” demiş. “Senden daha güçlüsü olur
mu bu dünyada? El, ayak sende, kirli geziyorsun hem de. Akıl sende, çalışmak
sende, yazı sende, kitap sende, bilgi-buluş sende, geriye ne kaldı bende?”
Çilbik, bir an duralamış, başını sallayıp koşa koşa
eve varmış, elini yüzünü yıkayıp keyifle kahvaltıya başlamış...SON….
Düşünelim, Tartışalım –
Sorular
1. Sivrisinek neden “Senden daha güçlüsü olur mu bu dünyada? El, ayak sende,
kirli geziyorsun hem de. Akıl sende, çalışmak sende, yazı sende, kitap sende, bilgi-buluş
sende, geriye ne kaldı bende?” demiştir?
…………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………
2. Havyanlar özgür müdür? Neden?
……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………
3. Hayvanlar devlet kurar mı? Neden?
……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………
4.
Hayvanlar birbirlerine hoşgörülü davranır mı? Neden?
…………………….……………………………………………………………………………………………………………………………………..
5.
İnsanları hayvanlardan ayıran özellikler
nelerdir?
…………………….……………………………………………………………………………………………………………………………………..
…………………….……………………………………………………………………………………………………………………………………..
Bilgi Edinelim
İnsan yeryüzündeki binlerce canlıdan bir tanesidir.
İnsan kimi özellikleri ile diğer canlılardan ayrılır. İnsanı tanımlamak oldukça
güç olmakla birlikte onu diğer canlılardan ayıran bazı özellikleri
sıralanabilir:
İnsan düşünme özelliği olan akıllı bir varlıktır. Bu
özelliği ile karar verir, tercih yapar, soru sorar, merak eder, şüphe duyar.
İnsan alet yapan ve kullanan bir varlıktır. Yaptığı aletlerle yaşamını
kolaylaştırır. İnsan eğitebilir ve eğitilebilir bir varlıktır. Bu sayede bilgi
edinir ve beceri geliştirir. İnsanın bilgi edinmesi ve beceri geliştirebilmesi
için eğitime ihtiyacı vardır. İnsan tarihi olan ve geçmişini bilen bir
varlıktır. Geçmişine bakar ders çıkarır ve geleceğine yön verir. İnsan
toplumsal bir varlıktır. Yaşamak için diğer insanlara ihtiyaç duyar. Bu
ihtiyacını karşılamak üzere hayvanlardan farklı olarak diğer insanlarla bir
araya gelir ve düzenleyici bir kurum olan devleti kurar. İnsan aynı zamanda
birlikte yaşamayı kolaylaştırmak için kurallar koyar ve kendisi de bu kurallara
uyar. İnsan duygusal yanı olan bir varlıktır. Gülebilmek, ağlayabilmek,
eğlenebilmek, mizah sahibi olmak insana özgü niteliklerdir. İnsan duygu ve
düşüncelerini çeşitli yollarla ifade eder. Bu yollardan birisi de sanattır.
İnsan sanat
sayesinde düşüncelerini daha etkili bir şekilde anlatabilmektedir. İnsan
değerleri olan bir varlıktır. Değer üretir, bunları korur ve gelecek nesillere
aktarır. Özgürlük, eşitlik, kardeşlik, adalet, sevgi, saygı, hoşgörü, dostluk
ve dayanışma gibi değerler insana özgü ve bütün insanlık için ortak evrensel
değerlerden bazılarıdır. İnsan aynı zamanda kendisine bırakılan somut olan ve
olmayan kültürel mirasına sahip çıkar ve onu koruyarak gelecek nesillere
aktarır. Bu özellikler bütün insanlarda ortak olup bunların bir kısmı doğuştan
bir kısmı ise sonradan, yaşarken edinilir. İnsanın fiziksel özellikleri, dini,
milliyeti, ırkı, cinsiyeti, yaşadığı yer vb. insanı insan yapan ayırt edici
özellikler değildir.
2.MASAL: SAĞLIK NE?
Bir varmış,
bir yokmuş, Allah’ın bendesi (kulu) çokmuş. Bu bendelerden bir padişah, bir de
genç şehzade yani oğlu varmış. Şehzade işinde usta ama çok hasta, çıkmak
istemezmiş
tahta.
Padişah çok üzülürmüş. Ünlü hekimlere elçi gönderir, onlardan haber beklermiş.
Gelen hiçbir hekim, oğlunun derdine bir ilaç bulamazmış. Sonunda bir hekim
çıkagelmiş:
“Oğlunuza
mutlu bir adamın iç gömleğini giydirmeniz gerek. O zaman sağlığına erişecek.”
Padişah, hemen iki vezirine
iki kese dolusu altın vermiş: “Gidin mutlu bir adam bulun, bu altınları verip
gömleğini getirin, oğlum giyinsin.” demiş. O devirlerde varlı-servetli olanlar
mutlu sayılıyormuş. O tip insanlar da dünyada azmış. Vezirler bu varlı-zengin
adamları aramışlar, taramışlar, sonunda birini bulmuşlar.
“Görüyoruz ki siz çok mutlu
bir insansınız! Bize bir iyilik etmek ister misiniz?”
Adam acı acı gülmüş:
“Kim demiş mutlu olduğumu?
Bu kadar malım servetim var.
Ama bir lokma baklava börek
yiyemem, birazcık mercimek çorbası içemem.”
Vezirler şaşkınlık içinde:
“Neden?” diye sormuşlar.
“Şişmanlıyorsun, şekerin
yükseliyor, diyor hekim; izin vermiyor.”
Vezirler, başka bir zengin
insan aramaya çıkmışlar. Çok geçmeden aradıklarını bulmuşlar. Adamın toprakları
uçsuz bucaksız, hayvan sürüleri vadileri doldurmuş. Bahçeleri meyve, sebze
dolu. Ağaç dallarında bülbüller, hepsi ses sese vermiş öterler. Adam altın
kubbeli bir türbe yaptırıyormuş.
“Hah, bulduk!” diye
düşünmüşler, gidip adama selam vermişler:
“Sizin iç gömleğinizi
almaya geldik. Fiyatı neyse vermeğe hazırız.” demişler.
Adam şaşkınlık içinde
sormuş:
“Kirli bir gömlek ne
işinize yarayacak? Niçin bu gömleğe para vereceksiniz?”
Vezirler cevap vermişler:
“Görüyoruz ki çok zenginsiniz, keyfiniz yerinde, altın kubbeli bir türbe
yaptırıyorsunuz.”
Zengin adam: “Hele
sorsanıza, niçin yaptırıyorum bu türbeyi?” demiş.
“Niçin?” diye sormuş
vezirler.
“Çünkü dünyalar kadar
sevdiğim karım genç yaşta öldü. Ben yapayalnız kaldım. Ona bu türbeyi
yaptırıyorum ki biraz teselli bulayım, her gün gelip türbenin içinde ağlayayım.”
Vezirler anlamış ki zengin
olmakla da mutlu olunmuyor. İşleri daha da zorlaşmış, acaba kim mutlu?
Kim? Yine aramaya koyulmuşlar. Az gitmişler, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş,
bir öğleüstü yoksul bir adama rast gelmişler. Adam, bir ağaç gölgesine uzanmış
yatıyormuş.
“Hah!” demişler, “İşte
mutlu adam. Bu vakitte yatıyor, keyfine bakıyor!”
Adamı uyandırmışlar. Adam
ürpertiyle kalkıp oturmuş:
“Ne var, ne istiyorsunuz?”
“Görüyoruz ki keyfin
yerinde, herkes tarlada işte! Sen uyuyorsun bu vakitte. Sana altın verelim,
gömleğini alalım dedik, yanına geldik.” Adam, hiçbir şey anlamamış, korkuyla
ağacın arkasına saklanmış: “Beni dövmeye mi geldiniz yoksa? Suçum yok benim.
Beş koyunu hırsız çaldı, bana iftira
attılar, dövüp çobanlıktan
attılar. İş ekmek bulamadım, açlıktan buraya yattım.” Bakmışlar ki her insanın
bir derdi, bir sorunu var.
Yola devam etmişler, günün birinde
başka bir kente gelmişler.
Şehrin girişinde genç bir
adam hem duvar örüyor hem de şarkı söylüyormuş. Onu uzaktan izlemişler. Hem
şarkı söylüyor hem de kerpiç alırken elini kaldırıp bir güzel oynuyormuş. Yavaş
yavaş ona yaklaşmışlar: “Günün aydın olsun delikanlı! ”Genç adam şarkıyı kesip
cevap vermiş: “Aydınlık içinde olun.”
Vezirler merakla sormuşlar:
“Çok mutlu görünüyorsun.”
“Çok şükür. İşim var, eşim var,
canım sağ, çalışıyorum. Tabii ki mutluyum.”
Vezirler heyecanla: “O
zaman iç gömleğini bize ver. Sana bin gömlek parası verelim.”
Genç adam utanarak yakasını
açıp göstermiş: “Kusura bakmayın, iç gömleğim yok ki benim.” demiş. “Kazandığımla
karnımı zor doyuruyorum.”
Vezirler üzülerek geri
dönmüşler: “Şimdi biz şehzadeyi nasıl sağlığına kavuşturacağız?
Padişaha nasıl bir cevap
vereceğiz?” demişler.
SORULAR
1.
Şehzade işinde usta ama çok hasta, çıkmak istemezmiş tahta. Padişah çok üzülürmüş.
Ünlü hekimlere elçi gönderir, onlardan haber beklermiş. Gelen hiçbir hekim,
oğlunun derdine bir ilaç bulamazmış.
Sence
padişah ülkesindeki herkesin sağlık hakkını şehzadesininki kadar önemser mi?
…………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………
2.Sağlık
hakkı sadece şehzadeler de mi olur? Neden?
……………………………………………………………………………………………………………
3.
Başka bir köylü hasta olsaydı sağlık hakkını aramak için bu kadar imkâna sahip
olabilecek miydi?
……………………………………………………………………………………………………………
4. Doktora gitme hakkını 18 yaşına gelince mi
ediniyoruz? Neden?
……………………………………………………………………………………………………………
5. . Vezirlerin, iç gömleğini istediği insanlara para
ödemeden onların gömleklerini almaya hakkı var mıdır?
……………………………………………………………………………………………………………
6. Para vererek hak alabilir miyiz?
……………………………………………………………………………………………………………
7.Zengin insanların fakir insanlara göre daha mı fazla hakkı
vardır?
……………………………………………………………………………………………………………
8. Okula gitme hakkımız engellenebilir mi?
……………………………………………………………………………………………………………
9. Senin ya da ailenin izni olmadan bir kişi/kişiler
sizin evinize girebilir mi? Neden?
……………………………………………………………………………………………………………
BİLGİ EDİNELİM
Temel haklar kişinin insana yaraşır bir biçimde yaşayabilmesi için
gerekli
olan öncelikli haklardır. Temel hakların insani değerleri koruma
işlevi vardır. Temel
haklar başkasına devredilemez, vazgeçilemez ve dokunulamazdır.
Temel
haklar; yaşama hakkı, kişi dokunulmazlığı hakkı, sağlık hakkı, eğitim
hakkı, dilekçe
hakkı, seçme seçilme hakkı, konut dokunulmazlığı hakkı ve özel
yaşamın
gizliliği hakkıdır. Bu haklar devlet tarafından güvence altına
alınır, korunur ve
yurttaşlar tarafından kullanılması sağlanır. Devletin hakları
iyileştirme ve geliştirme
sorumluluğu vardır.
Yaşama hakkı olmadan diğer haklar kullanılamaz. Yaşama hakkı anne
karnında
başlar. Hiç kimse ya da hiçbir kurum bir insanın yaşamına son
veremez.
Kişi dokunulmazlığı hakkı ise yaşama hakkının devamı
niteliğindedir. Bu hak ile kişinin yaşama hakkı yanında bedensel bütünlüğü de
güvence altına alınmıştır.
Aksi hâlde bedensel bütünlüğü zarara uğramış bir insan diğer pek
çok hakkını
ve özgürlüğünü kullanamaz. Yaşama ve kişi dokunulmazlığı hakları
ile yakından
ilişkili olan bir diğer temel hak da sağlık hakkıdır. Her insan
sağlıklı bir yaşam
sürdürebilmek için bu haktan eşit bir şekilde
yararlanmalıdır.
3.MASAL: KIRK GÜNÜN BEYLİĞİ
Bir adam
varmış; yoksulmuş. AdıFazıl. Karısı ve üç çocuğu ile Cizre’de yaşarmış.Fazıl
durmadan iş arar, neyeel atsa elinde kalırmış.Kendisini uğursuzsayar, sinirli
sinirlidolaşırmış.
Bir gün tellâlın bağırdığını
duymuş:
“Duyduk duymadık demeyiiin!
Beyimiz Allah’ın adil ve şefkatli meleğini arıyor!
Hazreti Hazer’dir adı,
gösterir adil olanı!.. Kim ki bulur onu, alır kese kesealtınlarııı!”
Tellâl, caddelerde dolaşıp
davula tokmağı vuruyor, tekrar bağırıyormuş:
“Duyduk duymadık demeyiiin! Altınları cebinize indiriiin!”
Duyuruyu
işitince Fazıl’ın yüreği hoplamış, derhâlsaraya koşmuş:
“Altınları bana
verin, ben Hazreti Hazer’i bulup getireceğim,”demiş. Kendinden öyle emin
söylemiş kiyedi kese altını hemen vermişler:
“Getirdiğin gün
yedi kese altın daha alacaksın.” demişler.
Fazıl: “Tamam!
Bulacağım.” diye söz vermiş.
“Kırk gün
içinde bulamazsan kellenivereceksin.”
Fazıl, onu da
kabul edip altınları almış.Fazıl kendinihiç olmamış kadar güçlü hissetmiş,
sonra pazarın
yolunu tutmuş. Neleryokmuş ki pazarda! Etler, meyveler,giyecekler...
İhtiyaçlarını alıp evedönmüş.Neşeli yüzü gülüyor, şıkır şıkır oynuyormuş.
“Nanay
da naynay!..”Karısı Gule, kapıda onun
oynadığınıgörünce kapıyı açmış:
İnsan
Hakları, Yurttaşlık ve Demokrasi
“Ne oldu Fezo?
İş mi buldun yoksa altın mı?”
“Sorma Gule
sorma! Zengin olduk, zengiiin!”
Gule, Fazıl’ın
arkasındaki kocaman torbaya bakıp şaşırmış.
“Nedir bu Fezo,
nereden aldın? Yoksa çaldın mı?”
Fazıl: “Aşk
olsun Gule! Ben hırsız mıyım?” demiş. “Tellâl’ın çağrısını duyar duymaz,koşup
saraydan altınları ben aldım. İşte!”Kese kese altını çıkarıp karısının başından
aşağı saçmış, torbayı karısına veripkollarını kaldırarak oynamaya devam etmiş.
Gule ise
sevinecek yerde ağlamaya başlamış, dövünüp feryadı koparmış.
“Sen nereden
bulacaksın Hazreti Hazer’i? Vereceksin o kelleni!”
Fazıl onu
teselli etmek için:
“Üzülme sen
Gule, kız.” demiş. “Aramaya gideceğim ben. Bulduysam ne âlâ negüzel. Bulamazsam
sen bol yap yemeği, kutlayalım kırk günlük beyliği!”
Gule itiraz
etmiş:
“Sen delisin,
sen delisin! Aklını yitirdin! Götür o altınları geri ver. Yoksa kellen
gidecek!”
Fazıl
dinlememiş. “Sen dediğimi yap, gerisine karışma, Allah kerim.”
SORULAR
1. Cizre Bey’i, Fazıl’a “Hazreti Hazer’i kırk gün
içinde bulamazsan kelleni vereceksin.”diyor. İnsan yaşamına son vermeye
kimsenin hakkı var mı? Herkesinyaşama hakkı var mı?
……………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………
2. Fazıl altınlar için neyinden vazgeçmeyi göze alıyor?
Herhangi bir şey karşılığındayaşama hakkınızdan vazgeçer misiniz?
………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………
3. Hastalanıp
hastaneye gittiğinde doktor seninle ilgilenmek zorunda mı?
………………………………………………………………………………………………….
4. Teneffüste sadece öğretmenlerimizin
istediği oyunları mı oynayabiliriz?
…………………………………………………………………………………………………………………………………………………………
5. Sınıfa kapıyı
çalmadan girmemek ile evlere zil çalmadan girmemek arasında
nasıl bir ilişki var?
…………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………………....
Bilgi Edinelim
On sekiz yaşından küçük olan kişiler çocuk olarak tanımlanır.
Çünkü gerek bedensel
gerek zihinsel bakımdan çocuklar gelişimlerini henüz
tamamlamamışlardır.
Çocukları olası istismar ve kötü muameleden korumak ve en iyi
şekilde
geleceğe hazırlanmak için 20 Kasım 1989 tarihinde Çocuk Haklarına
Dair Sözleşme
kabul edilmiştir. Dünyadaki hemen tüm ülkelerce kabul edilen
sözleşme,
çocukların yetişkinlerden farklı oluşundan hareket edilerek
oluşturulmuştur.
Sözleşme, çocukların bu farklılık çerçevesinde sahip oldukları
özel hakları içerir.
Çocukların yararı gözetilerek oluşturulan bu hakların tamamı
dünyadaki bütün
çocukları kapsar.
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme; nerede doğduklarına, kim
olduklarına,
cinsiyetlerine, dinlerine ya da kökenlerine bakılmaksızın bütün
çocukların haklarını
tanımlamaktadır. Bu sözleşmeye yön veren temel değerler ise
şunlardır:
Ayrım gözetmeme, çocuğun yararını gözetme, yaşama ve gelişme ile
katılım.
Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, on sekiz yaşın altında olanları
çocuk olarak
tanımlamakla başlamaktadır. Sözleşmede ele alınan başlıca konular
şunlardır:
• Ana–babanın rolü ve sorumluluğu, bunun ihmal edildiği durumlarda
devletin
rolü ve sorumluluğu
• Bir isme ve vatandaşlığa sahip olma ve bunu koruma hakkı
• Yaşama ve gelişme hakkı
• Sağlık hizmetlerine erişim hakkı
• Eğitime erişim hakkı
• İnsana yakışır bir yaşam standardına erişim hakkı
• Eğlence, dinlenme ve kültürel etkinlikler için zamana sahip olma
hakkı
• İstismar ve ihmalden korunma hakkı
• Uyuşturucu bağımlılığından korunma hakkı
• Ekonomik sömürüden korunma hakkı
• İfade özgürlüğü hakkı
• Düşünce özgürlüğü hakkı
• Dernek kurma özgürlükleri hakkı
• Çocukların kendileriyle ilgili konularda görüşlerini dile
getirme hakkı
• Özel gereksinimleri olan çocukların hakları
• Engelli çocukların hakları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder