TEMEL HADİS KAYNAKLARI
Hadis ilminin ilk ürünlerini, bazı sahabelerin bizzat
Hz. Peygamberden duyup bir arada yazılı bir metin olarak topladığı sahifeler oluşturur. Sahifelere, Kur’an
ayetlerinden sonra İslam kültürünün ilk yazılı kaynakları gözüyle bakılır.
Bunların
en meşhurları arasında Abdullah b. Amr b. As’ın Hz. Peygamber’den
bizzat duyduğu 1000 kadar hadisi yazıp bir araya getirdiği
“es-Sahîfetü’s-Sâdıka”sı
gelir.
Bu sahifenin dışında:
Hemmam
b. Münebbih’in Ebu
Hureyre’den duyduğu 138 hadisten oluşan “es-Sahîfetü’s-Sahîha”
Ma’mer
bin Râşid’in “el-Câmi’i”
Abdurrezzak’ın
“el-Musannef” sahifelerde bu
konuda örnek verilebilir.
Herhangi bir konuda veya değişik
konularda toplanmış kırk hadisten oluşan
“erbeûn” adını taşıyan eserler de yaygındır.
İlk
erbeûn yazarı Abdullah
b. Mübarek
En
ünlü 40 hadis yazarı, İmam-ı Nevevi’ye aittir.
Daha sonraki dönemlerde hadisler,
farklı kriterlere göre sınıflandırılmıştır.
Hadisi
Nakleden Sahabi İsimlerine Göre Düzenlenmiş Hadis Kitapları: Bu tür eserlere
Müsned denilir. Elimizdeki en meşhur Müsned, Ahmed b. Hanbel’e ait olan
eserdir.
Konularına
Göre Düzenlenmiş Hadis Kitapları: Bu tür eserlere el-Câmi’, Sünen ve
Musannef adı verilir.
Musanneflerin
Sünenlerden farkı,
sahabe ve onlardan sonraki tabiun neslinin sözlerine de yer vermeleridir. İmam Malik’in el-Muvatta’ adlı kitabı böyle
bir eserdir. Sünenlerin en bilinenleri ise Ebu Davut, Nesai, İbn-i Mace ve
Darimi’nin sünenleridir.
Konularına göre hadisleri bir
araya toplayan eserlerden, daha kapsamlı olanlara ise cami denir. Bunlarda, sünen ve musanneflerde bulunan fıkıh
başlıkları dışında, kıyamet sahneleri, hadislerde yer alan Kur’an tefsirleri
gibi dinin bütün alanlarına dair konuların tamamını bulmak mümkündür.
Buhari ve
Müslim’in
kitapları bu türün en önemli örnekleridir ve Camiu’s- Sahih adıyla bilinir. Bu iki eser sahiheyn olarak bilinir e kabul edilir.
Hadis konusunda İslam bilginleri
çok titiz çalışmalar yapmış ve bize muazzam bir hadis literatürü
bırakmışlardır. Hadis olup olmadığı şüpheli olan ya da Peygamberimiz söylemediği
hâlde ona nispet edilen rivayetlerle ilgili özel eserler kaleme almışlardır.
Mesela Keşfu’l-Hafâ isimli
eser buna örnek olarak verilebilir.
Peygamberimize ait olmayan bir
sözü, bile bile o söylemiş gibi aktarmak büyük bir günahtır. Bunu bizzat Allah’ın
Resulü şöyle belirtir: “Kim benim adıma
kasten yalan söylerse cehennemdeki yerine hazırlansın!” (Buhari, İlim 38;
Müslim, Zühd 72.)
Allah’ın ilahî mesajı olan vahiy,
dinin teorik yanını oluştururken Hz. Peygamber’in sünneti ise dinin pratik yönünü
teşkil eder. Kur’an’ın anlaşılmasında Hz. Peygamberin sünnetine olan
ihtiyacımız, kayıkçının küreğe olan ihtiyacı gibidir. Nasıl ki bir kayıkçı,
kürek olmadan kayığın yönünü tayin edemezse, bir Müslüman da Hz. Peygamberin sünnetinden
yararlanmadan, Kur’an’ı aklıyla bir bütün olarak anlamada zorlanabilir.

Kütüb-ü
sitte;
·
Buhari,
·
Müslim,
·
Timizi,
·
Ebu
Davud,
·
Nesai
ve
·
İbn
Mâce’nin eserlerinden oluşur.
9meşhurhadiskaynağına
ise Kütüb-ü Tis’a denir.
Kütüb-ü Tis’a
denilince de yukarıdakilere ilave olarak;
·
Ahmed
b. Hanbel’in Müsned’i,
·
İmam-ı
Malik’in Muvatta adlı eseri ve
·
Dârimi’nin
Sünen’i anlaşılır.
KUR’AN – SÜNNET İLİŞKİSİ
v Kur’an-ı Kerim
Yüce Allah tarafından Peygamberimize indirilmiştir. Dolayısıyla onu en iyi
bilen ve anlayan kişi Hz. Peygamber’dir. Bu bağlamda Peygamberimizin
hadislerinin ve sünnetinin Kur’an’ın anlaşılmasında büyük önemi vardır.
v Peygamberimiz
Kur’an-ı Kerim’de geçen kapalı, mecaz ve anlaşılmayan hususları sözleri ve
uygulamaları ile açıklamıştır. Örneğin, Kur’an’da Bakara suresinin 238.
ayetinde geçen “ Namazlara ve orta namaza devam edin...” ifadesindeki “orta
namazdan ne kastedildiği açık değildir. Hz. Peygamber “Orta namaz ikindi
namazıdır. Hadisi ile ayetteki kapalılığı gidermiştir.
v Kur’an-ı
Kerim’de namaz, oruç, zekât, hac, kurban gibi ibadetler açık bir şekilde
emredilir. Ancak bu ibadetlerin nasıl yapılacağı ile ilgili teferruatlı
bilgiler yer almaz. Müslümanlar ibadetlerin niçin, nasıl, ne zaman yapılacağı
gibi hususları Peygamber’imizin sünneti ve açıklamaları sayesinde öğrenirler.
Örneğin; Abdestin nasıl alınacağı, namazın nasıl kılınacağı, zekâtın hangi
mallardan ne oranda verileceği, kurbanın hangi hayvanlardan kesileceği gibi
ayrıntıları Hz. Muhammed’in açıklamaları ortaya koyar.
Sonuç
olarak Kur’an ile sünnet arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Sünnet olmadan
Kur’an’ı doğru anlamak, İslam’da emredilen ibadetleri yerine getirmek, kısacası
dinimizi doğru bir şekilde yaşamak mümkün değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder